Son dönemde dünyada yaşanan sağlık krizi hayatımızı alt üst etti. Bu salgının sağlık üzerindeki etkilerinin ötesinde sosyal, ekonomik ve psikolojik yansımaları da var. Birçok insan izole yaşamaya ve evde vakit geçirmeye o kadar alıştı ki artık sosyal yaşantısına geri dönmek istemiyor.
Ya kısmen ya da tamamen kapatıldık ve hayatımıza sınırlandırılmalar getirildi. Bazılarımız için evde karantinada kalmamız kendimizi ve tüm hayatımızı sorgulamamıza sebep olurken, bazılarımız için de bir ıstırap haline geldi.
Uzatılan karantina dönemiyle birlikle, bir çoğumuz için yalnızlık ve izolasyon aynı anlamı taşıdı. İşte tüm bu evde karantinada kalma ve evde hapsolma dönemi daha önceden çok da bilinmeyen bir sendromu gündeme getirdi. Kabin sendromu.
Kabin Sendromu Nedir?
Kabin sendromu, aslında psikoloji literatüründe bir bozukluk değil, belirsiz bir durum sonucunda oluşan tepkidir. Hapishanede yaşadığımız gibi, bir tecrit döneminden sonra evden çıkmanın ve sosyal hayata devam etmenin zorluğunu ifade eden bir fenomendir.
Bu sendromun kökeni ve adı değerli maden toplayanların geçmiş dönemine kadar uzanmaktadır. Kulübelerde tek başlarına ve dış dünyadan tamamen kopuk yaşadılar. Eve döndükten sonra, sosyal hayata dönüş zor ve sinir bozucu bir hal almış. Bu fenomen, uzun keşif gezilerinden dönen kaşiflerde de görülebiliyor.
Son dönemlerde uzun süredir evde olup evlerinden dışarıya çıkmaktan korkan kişilerin sayısında artış görüldü. Hatta evde kalmaya alıştıklarını ve artık dışarı çıkmak istemediklerini söylüyorlar.
Nitekim bu tecrit nedeniyle bir özgüven kaybı da beraberinde geliyor. Evde karantinada kalmak insanlara hapis duygusu gibi geliyor.
Sosyal İzolasyonun Olumsuz Etkileri
Hapsedilmenin dayattığı sosyal izolasyon, boş zamanların sona ermesi, buluşma yerlerinin kapatılması, başkalarıyla buluşurken uzaklaşma ve sosyal teması kısıtlayan diğer önlemler ile birlikte bazı olumsuz sonuçlar da beraberinde geliyor. Ruh sağlığı, denge ve psikolojik, fiziksel ve ekonomik refah gibi sorunları da birlikte getiriyor.
Sosyal olarak izole insanlar genellikle daha fazla psikolojik sıkıntı ve daha fazla psikiyatrik bozukluk yaşayabiliyorlar. Araştırmalar, insanların daha az sosyal desteğe sahip olduklarında, stres ve özellikle depresyon yaşama olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermektedir (Santini, Koyanagi, Tyrovolas, Mason ve Haro, 2015).
Sosyal izolasyon ve depresyon arasındaki ilişki iki yönlüdür
Sosyal izolasyon, bireylerin daha depresif semptomlar geliştirmesine yol açabilir ve depresif semptomlar, bireylerin sosyal izolasyon derecesini de etkileyebilir. Bunun nedeni, depresif bir kişinin kendisini daha fazla izole etme eğiliminde olmasıdır.
Orta Şiddette Yalnızlık Hissi
Yalnızlığı övmeden, bir çalışma bize yalnız olmanın her zaman zararlı olması gerekmediğini gösteriyor. Yalnız kalmanın, kendinle baş başa kalmanın olumlu etkileri de var. İnsanların "yalnızlığa ihtiyacı" vardır, bu da yalnız zaman geçirmek anlamına gelir.
Yapılan bir çalışma, 3 ergen grubu arasında yalnızlık durumlarını karşılaştırdı. İlk grubun hiç yalnız vakti yoktu. İkinci grup orta derecede yalnız kaldı ve son grup yalnız çok zaman geçirdi.
Sonuçlar açık, orta derecede yalnızlık yaşayan ve daha az psikolojik sıkıntı yaşayan gruptu. Duyguların kendi kendini düzenlemesi, yani kaygı ve üzüntüyü azaltarak iyi bir psikolojik sağlığa doğru ilerleyebilmenin, sosyal anların ve yalnızlık anlarının dönüşümünden geçtiği sonucuna varabiliriz. Her birey, ikisini değiştirerek ruh halini düzenleyebilir.
Kabin Sendromu Ve öğrenmeyen sosyalleşme
Şu anki durumda, evde karantinada kalma sırasında yalnızlık yaşanıyor. Evde karantinada kalma bize daha fazla sosyal izolasyonu dayatıyor. Yalnızlık ve sosyalleşme anları arasında sahip olduğumuz değişimin dengelenmesi şart.
Sosyal temasın azaldığı bu yeni bağlama herkesin uyum sağlaması gerekiyor. Ancak bir taraftan da sosyalleşme unutuluyor.
Geçmiş salgın hastalık deneyimleri sürekli sosyal temastan kaçınmanın tehlike geçtikten sonra bile devam ettiğini ortaya çıktı. Kaçınma, oldukça istikrarlı bir tutum haline gelebiliyor.
Kabin sendromu ve yalnızlığın ataleti
Pandemi, yalnızlık anları ile sosyalleşme anları arasındaki "ideal" değişimi değiştiriyor. Evde hapsolma durumu sosyal izolasyonu dayatmaktadır. Risk, kişinin bu yalnızlığa uyması ve imkânları varken sosyal durumlar aramamasıdır. Yalnızlık atalet psikolojisindeki kavram (Elmer ve diğerleri, 2020) bu fenomeni oldukça iyi açıklamaktadır.
Yalnızlığın ataleti, uzun süreli yalnızlık durumlarını sürdürme eğilimini tanımlar. Bu kavram, pandeminin empoze ettiği durumu takiben kabin sendromunun tanımına benzer. Başka bir deyişle, yalnızlık ataleti yüksek olan bireyler, yalnızlık durumlarını ve sosyal etkileşimi daha az değiştirme eğilimindedir.
Kabin sendromu ve depresyon
Depresif semptomları olan kişilerin genel olarak sosyal temas kurma konusunda özellikle yalnız olduklarında daha az motive olduklarını biliyoruz. Bu insanların sosyal etkileşime girmesini de daha zor hale getiriyor.
Sosyal iletişimin faydaları
Depresyon ve Anksiyete İzolasyonun Sonucu Olabilir
Başkalarıyla sosyal iletişim halinde olmak, daha iyi bir gerçeklik duygusu sağlamaya yardımcı olur. Aslında, başkalarıyla konuşmak, kendi fikirlerimizi başkalarının fikirleriyle sözle ifade etmemize ve yüzleşmemize olanak tanır. Bu nedenle, sosyal iletişim kişinin kendi düşüncelerini sorgulamasına yardımcı olur. Sosyal izolasyon yaşayan insanlar daha sapkın düşünme ve daha mantıksız düşüncelere sahip olma eğilimindedir.
İzole kişi kendi psikolojik hassasiyetlerinden daha fazla acı çekmeye meyillidir. Depresif eğilimleri varsa, olumsuz durumları daha fazla algılamaya başlayacaktır. Ayrıca kendisine olan özgüvenini de kaybetmeye başlayacaktır. Öz yeterlik hissi ve benlik saygısı azalacaktır. Kendisiyle ilgili olumsuz düşünceleri artacaktır.
"Tek başıma daha iyiyim" e dikkat edin
Kendimizi depresif belirtilere teslim etmemeye dikkat etmeliyiz. Yani, dışarı çıkma arzusunun olmaması ve yalnız kalma seçimi çoğu kez depresyon belirtileridir. Depresyonda, kişi eskiden eğlenceli olan şeylere olan ilgisini ve zevkini kaybeder.
Daha ziyade, "Tek başıma daha iyiyim" demek, kişinin duygusal durumunu kötüleştiren bir kaçınma davranışıdır. Bir insanın hayatına anlam ya da iyilik veren davranış değildir.
Kendinizi kabin sendromundan korumanın ipuçları
Karantina sona erdiğinde her şeyin eskisine döneceğine inanmalısınız. Psikolojik sağlığa zarar veren izolasyonun doğrudan etkisini hesaba katın. İzolasyon, sosyal anlar ve yalnızlık anları arasındaki doğal değişimi dengeler.
Arkadaşlarla iletişim halinde olun: Arkadaşlarımızla olan etkileşimler mutluluğun göstergeleridir.
Sosyal etkileşim fırsatlarını artırın: Sosyal etkileşim, ruminasyon durumlarından çıkmaya ve duyguları düzenlemeye yardımcı olur.
Ayaklarınızı yerde tutmak: Sosyal temas, gerçeklik ve mantık duygusunun korunmasına yardımcı olur (Baumeister ve Leary, 1995).
Yeni iletişim modları icat edin, başkalarıyla konuşmak için online platformlardan yardım alın.
İçinizdeki dürtü tükendiğinde kendinizi zorlamalısınız.
İzolasyonun sosyal ritminizi değiştirmesine izin vermeyin. Düzenli yatma saati belirleyin ve dengeli beslenmenizi koruyun.
Görünüşünüze bakmak önemlidir, bütün gün pijamalarınızda evde kesinlikle dolanmayın. Kendinize bakmak, başkalarıyla iletişim halinde olma arzusunu harekete geçirir.
Egzersiz yapmak: Bu her zaman herkes için geçerlidir. Çalışmalar, spor yapan iki grup depresyonda olan kişilerin arasında depresif durumlarının iyileştiğini gösterdi.
Rahatlama, meditasyon, yoga vb. Duygusal egzersizler yapın. Birçok uygulama mevcuttur. Sakinleşmeyi öğrenmek, tüm hayatımıza hizmet edecek gerçek bir beceridir.
Ertelemeyin: Motivasyon kaybı yavaş yavaş şimdi yapabileceklerimizi yarına kadar ertelemeye neden oluyor. Kaygı ve depresyonu artırır. Bir görevin başarıyla tamamlanması, benlik saygısını ve kişinin yaşamı üzerindeki kontrol hissini artırır.
Kaynak: https://fitpeople.com/tr/saglik/
1 Yorum
Ayşe Nur Ceylan
3 yıldan fazla ReplyÇok teşekkür ederim emeğinize sağlık 🙏